Teknoloji alanındaki bulguları ekonomik faydaya dönüştüremeyen ülkeler, uluslararası rekabetin hâkim olduğu dünya düzeninde geleceğe güvenle bakamayacak
Teknoloji kısaca “ben bunu yapabilirim” dedirten bilgi olarak tanımlanabilir. Bu kısa cümleden de anlaşılacağı üzere günümüzde bilim-teknoloji, insanlığın ve ülkelerin geleceğini belirleyen en önemli etkenlerden biri. Bahsi geçen alandaki bulguları, ekonomik faydaya dönüştüremeyen ülkeler de artık uluslararası rekabetin hâkim olduğu dünya düzeninde, geleceğe güvenle bakamayacak. Ülke olarak söz konusu durumun bilincinde olmamız ve çalışmalarımızı bu minvale göre şekillendirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde dışa bağımlı hâle gelmek kaçınılmaz olur ve geleceğimize güvenle bakamayız. Biz, Türkiye’nin yüksek teknolojili ürün üreticileri olarak faaliyetlerimizi bu hedefe göre şekillendiriyor ve Türkiye’ye üst düzey fayda sağlayacak projeler kazandırmayı hedefliyoruz.
Gelişmiş Ülkeler, Ulusal Teknolojiyi Benimsiyor
Günümüzde gelişmiş ülkelere baktığımızda neredeyse hepsinin sanayileşmelerini farklı zamanlarda tamamlamış olduğunu görüyoruz. Ancak tüm bu farklı dönemlere rağmen, hepsinin buluştuğu ortak özellik; sanayileşmeyi sadece bir üretim ve imalat yeteneği kazanma sorunu olarak görmemeleri ve uluslararası arenada ön plana çıkabilmek için ulusal teknolojiye egemen olma gerekliliğinin farkına varmaları. Bu uygulamayı benimseyen ülkeler, küresel bazda ön plana çıkmayı başarıyor ve geliştirdiği teknolojileri ulusal avantajları için kullanabiliyor.
Konular Bir Bütün Olarak Ele Alınmalı
Bugün ileri teknolojiye dayalı sanayileşme konumuna yükselen ülkelerin hemen hepsinin; araştırma, eğitim, öğretim, finans, vergi, dış ticaret, politika ve mevzuatlarını bilimteknolojiye destek verebilecek şekilde bir bütün olarak ele aldığını görürsünüz. Zira teknoloji, saydığımız diğer alanların neredeyse hiçbirinden ayrı tutulamaz. Güçlü ülkelerin elde ettikleri başarıdaki en önemli etken ise bahsi geçen bütüncül yaklaşımı benimsemeleridir.
5746 sayılı AR-GE Kanunu’nun uygulamaya konulmasının ardından, “ortam oluşturma ve destek araçları” ülkemizde yaygınlaşmaya başladı
Türkiye, Teknoloji Üretimini Destekliyor
Konuya Türkiye ölçeğinden baktığımızda ise ülkemizin de yeni dünya düzeninde var olabilmek için geliştirilmesi gereken bu alanların farkında olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki teknolojiyi geliştirme ve ulusal düzeyde tabana yayma adına 2006 yılında hazırlığına başlanan 5746 sayılı AR-GE Kanunu’nun 2007’de kanunlaşması ve uygulamaya geçmesinin ardından, uluslararası düzeyde genel kabul görmüş “ortam oluşturma ve destek araçları” ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı. Bu kanunun kurumlara ve kişilere sağladığı avantajları, farkındalık oluşması adına biraz detaylandırmak doğru olacak:
5746 sayılı Kanun, işletmelerin AR-GE projelerine yaptıkları harcamaları gider olarak yazabilmesine imkân sağlamasının yanında, yüksek oranda gelir vergisi stopaj desteği de veriyor. Aynı zamanda işverenlere sigorta prim desteği sağlayan düzenleme kapsamında işletmelerin yaptığı alımlar, her türlü gümrük vergisi ve harçtan muaf tutuluyor. Üstelik bu işletmelerde çalışan personeller damga vergisi de ödemiyor. Tüm bu avantajlarının yanı sıra düzenleme, firmalara personel desteği de veriyor ve kanun kapsamında kurulan AR-GE merkezlerinde istihdam edilecek temel bilim mezunu çalışanların maaşlarının bir brüt ücreti, iki sene boyunca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından karşılanıyor. Günümüzde AR-GE’ye sağlanan tüm bu destekler için önce vergi verenlere, sonra da bu imkânı Türkiye’mizin istifadesine sunan ülke yönetimine kendi firmam ve sektörümüz adına şükranlarımı sunuyorum. Oluşturulan tüm imkânları doğru kullanmak ise biz işletmelerin üzerine yüklenmiş tarihî bir sorumluluk.
Türkiye Teknoloji Üretimini Başardı
Bunun gibi teşvik ve destek mekanizmaları ışığında Türkiye, son 25 yıllık süre içerisinde alanın tüm hazırlık aşamalarında yetkinlik kazanarak sektörü geliştirmeyi ve teknolojik ürün oluşturmayı başardı. Bu çok önemli bir durum. Teknoloji üretebilen bir ulus olarak başarmaya ihtiyacımız olan son konu ise bahsi geçen üretimi sürdürülebilir ve kalıcı kılmak. Bunun için teknolojik ürünlerin sanayileşmesini ve böylelikle ölçek ekonomisine ulaşarak pazarda rekabet eder bir konuma gelmesini sağlayacak stratejilere ihtiyacımız bulunuyor.
Akılcı Strateji Benimsenmeli
Öncelikli teknoloji alanlarından ileri teknolojili ürünlere yönelik sanayileşmeyi, ancak akılcı bir strateji ve yeni yatırımlar gerçekleştirme başarısı ile oluşturabiliriz. Aynı zamanda teknolojik ürünlerde yeni yatırımların yapılması için yenilikçi üretim teknolojilerinde sanayileşme ve nitelikli insan kaynağını hem üniversitelerde hem de sanayinin içinde yetiştirme gibi faktörleri de göz önünde bulundurmalıyız. Tüm bu hususlar, teknoloji alanındaki sanayileşmeye olumlu katkı sağlayacak.
Atılım İçin En Üst Kümeye Odaklanmalıyız
Öte yandan son yıllarda ülkemiz açısından kendisini ekonomik daralma olarak gösteren küresel krizlerde, hemen her devlet liberal ekonomi tabularını göz ardı ederek başının çaresine bakmaya başlamış, kendi teknoloji üretim kapasitesini korumaya dönük ticari ve teknoloji tabanlı savaşlara girişmiştir. Bizim gibi teknolojik ara ürünlere bağımlılığı artan bir ülkenin ise gerçek anlamda atılım gerçekleştirebilmesi için bulunduğu kümede değil, en üst kümede geçerli olan ölçütlere göre hazırlanmış bir strateji ile çalışması gerekmektedir. Ülke hedefleri, ancak bu sayede gerçekleştirilebilir.
Teknoloji üretebilen bir ulus olarak bu üretimi sürdürülebilir ve kalıcı kılmaya ihtiyacımız var
Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı
Tüm bu gelişmelerin ışığında, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 18 Eylül 2019’da Resmî Gazete’de yayınlanmış olan “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı Uygulama Esasları Tebliği” ile ülkemizin millî seviyede geleceğe hazırlandığı ve teknolojiye her düzeyde hâkim olmasının kuvvetlendirildiği bir süreç başlamıştır. Bahsi geçen bu tebliğin genel tanımında geçen şu değerli ifadeleri paylaşmak, çalışmayla ilgili akıllarda daha net bir çerçeve çizeceğinden hayli kıymetli olacaktır: “Program, Türkiye’de katma değerli üretimin arttırılması amacı doğrultusunda, Bakanlık ve bağlı/ilgili kuruluşları tarafından sağlanan destek ve teşviklerin orta ve yüksek teknoloji seviyeli sektörlere yoğunlaştırılmasına yönelik özel bir programdır. Programda, Türkiye için kritik öneme sahip ve gelecek potansiyeli yüksek ürünlerin ülke içinde üretim kapasitesinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda, Bakanlık tarafından ithalat bağımlılığının azaltılması, rekabet yoğunlaşması, yurt içi üretim yetkinlikleri, küresel talebin gelişim trendi, gelecek potansiyeli gibi çeşitli kriterler göz önünde bulundurularak belirlenen ‘Öncelikli Ürün Listesi’ne yönelik olarak Bakanlık tarafından sağlanan yatırım teşvikleri ile KOSGEB ve TÜBİTAK tarafından sağlanan proje desteklerinin tek pencere mekanizması ile sunulması öngörülmektedir. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu teknolojik gelişime katkı sağlayacak yatırım projelerinin, uçtan uca bir yönetişim ve destek modeli ile program kapsamında hayata geçirilmesi hedeflenmektedir.” Yukarıda Resmî Gazete’den alıntılayarak paylaştığım yazıdan da anlaşılacağı üzere, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamle Stratejisi, ülkemizde teknolojiyi üretme ve sanayileştirmenin önündeki tüm engelleri kaldırma hedefiyle ulusal mevzuatları bürokratik sadelik-kolaylık üzerine inşa etmiştir. Bu kapsamda Türkiye’nin kalkınma ve küresel rekabet gücü konusunda, bugüne kadar elde ettiği deneyimleri göz önüne alarak hazırlanmış ve ülkemizi ileriye taşıyacak olan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamle Stratejisi’nin başarısı için çalışmak, her işletme için kesinlikle millî bir davadır.
Savunma Sanayisi Teknolojik Gelişmelerin Öncüsü
Aynı zamanda savunma sanayisi de olağanüstü teknolojik gelişmelerin öncüsüdür. Bu alanın ihtiyacı olan ve ülkemizde sınırlı sayıda bulunan bileşen sanayilerin varlığı sayesinde, bugün gizlilik engelleri yüzünden tedarik sorunları yaşadığımız teknolojik ürünleri millî imkânlar ile üretme yeteneğine de kavuşmuş olacağız.
Ürünlere Ticari Boyut Kazandırılmalı
AR-GE ile ortaya çıkan nitelikli ürünlerin ticarileştirilmesi, ulusal ve uluslararası pazarda sanayi şirketlerinin oluşmasına imkân sağlayacaktır. Aynı zamanda inovasyon ve yeni ürün geliştirme konularında kalıcı yetenekler kazandırmayı amaçlayan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamle Stratejisi’nin, hedefine ulaştırılabilmesi için risk sermayesi ve yatırım ortaklık fonları ile desteklenmesi, ülkemiz açısından son derece başarılı sonuçları da beraberinde getirecektir.
Millî Teknoloji, Öncelikli Hedefimiz
Bizler de sektör temsilcileri olarak üstlendiğimiz sorumluluk ile geleceğin teknolojilerini düşünmeyi, geliştirmeyi ve millî teknolojiye egemen olma stratejisi için çalışan iradenin her zaman yanında olmayı hedeflemekteyiz. Bu kıymetli görevi sonuna kadar hakkıyla sürdüreceğiz. Büyük projelere ve başarılara ancak büyük hedeflerle ulaşabiliriz.